20 Aralık 2014

22. AY



                         Bu aylar bavul toplama,boşaltma,yeniden toplama yeniden boşaltma şeklinde ilerliyor benim için.Özellikle bu hareketlilikten çok yoruluyorum.Yerinde duramayan kıpır kıpır minik bir erkekle uğraşırken diğer bütün işlere aynı anda yetişmeye çalışıyorum.Tek başına çocuk bakmanın çok zor yanları olduğu gibi keyifli yanlarını daha çok hatırlamaya çalışıyorum ben.Her yeni kelimeyi, her bir yeni hareketi anında görüp kaydetmek ve bundan keyif duymak.O gün yapmadığı kahvaltısı için üzülürken, öğlen içtiği sebze çorbasına sevinmek.Yarın akşam yemek üzere yoğurdunu bir önceki geceden mayalamadan uyuyamamak gibi.
                       Bu yazıyı yazarken kafamdan şöyle bir Kuzey'in yemekten keyif aldığı yiyecekler neler diye geçirdim.Meyve!.Üzüm,böğürtlen,mandalina ve tabiiki muz.Hatta Kumbaba'nın sokaklarında sabah yürüyüşümüzü yaparken böğürtlenleri toplayıp cebimize doldurduk Kuzey'le.Ama eve kadar asla sabredemiyor yıkamadan silip ağzına atıcakmışım.
Ayran,yoğurt en sevdikleri.Su içmeyi de çok sever.Çoğunlukla akşam uyumadan yarım saat önce muzlu muhallebisini yer ve uyur.Bazen içine fındık,ceviz,pekmez eklerim.O gün ki yediklerine göre şekillenir.
Bazı sabahlar hala irmikli mamasından yapıyorum.Bu mamayı yapmak mutfakta çok fazla bulaşık çıkarıyor ama en nihayetinde yumurtasını bu şekilde yedirmiş oluyorum.

                     

                     Kuzeyin yedikleri içtikleri şöyle bir yana dursun, iki yaşına yaklaşmaya başladığı şu günlerde yavaş yavaş o sendromda içine alıyor sanki bizi.Biraz biraz inatlaşmalar,tutturmalar,tutturduğu şeyi asla unutmamalar,arada bir tokatlamalar geliyor.Bir an geliyor bunların hepsi.Öyle bir an işte.Engellemeye çalışmak dahada içinden çıkılmaza sokuyor durumu,bazen görmezden geliyorum.Çünkü o zaman daha çabuk unutuyor.
Eylül ayı şimdi denizin en güzel zamanı.Hala denize girip yüzebiliyoruz,hala bütün gün bahçede koşturuyoruz.Sabahları taş fırından sıcak simit alıp kahvaltımızı taçlandırıyoruz.En çok Kuzey için mutlu oluyorum burada.Kışı düşününce içim sıkılıyor şimdiden.Evde nasıl vakit geçireceğiz diye kara kara düşünüyorum.En azından burada rehavete kapılmıyoruz.Dışarı çıkabilmek cebine telefonu alıp ayağına bir terlik geçirmekten ibaret.İstanbul'da dışarı çıkmak en az 1 saat hazırlanmak demek.Keşke hep yaz olsa...



                       Eylül ayının ortalarında bile hala denize girebiliyorum.Artık Kuzeyi çok fazla getirmiyorum.Öğleden sonra rüzgarlı bir hava ve bol dalgalı bir deniz var.Biraz yüzüp biraz güneşlenip eve dönüyoruz.Bu arada O evde babannesiyle kalıyor,bahçede koşturuyor.
                        Çok konuşuyor kuş gibi hiç susmuyor.Ama söylediklerinden ben dahil hiç kimse bir şey anlamıyor.Beni kalbimden vuran en favori kelimesi ''anne'' sanırım :)

Kuzey umarım bu yaz denize suya doymuşsundur oğlum.Balık gibi hiç çıkmadın çünkü.Denize gidemediysek bahçeye devasal havuzunu kurduk.

Biz geçen ay 2. yaşımızı kutladık.Hatta 25 aylık oldu Kuzey.Maalesef biraz geriden gidiyoruz blogta.Bakalım... anı yakalayacağım :) söz verdim kendime :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

gitmeden bir şeyler karalayın :)


E.KILIÇ

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...